Prag’ı aceleye getirmeden yavaş yavaş gezin
Hangi mevsim giderseniz gidin, her zaman sizi büyüleyen bir şeyler bulabiliyorsunuz Prag’da. Hayat dolu meydanları, taş döşeli sokakları, tarih kokan binaları, müzeleri, muhteşem sarayları, ihtişamlı kiliseleri, hareketli gece hayatıyla herkese hitap edebilecek şehirlerin başında geliyor. Gittiğim bir yerin farklı mevsimlerdeki farklı hallerini görmeyi çok seviyorum. Prag da benim için bir kere gitmelik bir yer değil. Üç kez yolumu düşürdüm ama üç kere daha gidebilirim. Her seferinde yeni bir şeyler buluyorum. Küçük bir şehir olduğundan bir-iki günde gezilebilir ama bence Prag üç-dört günlük bir turu hak ediyor. Çünkü aceleye getirilecek bir yer değil. Yavaş yavaş dolaşarak şehrin tadını çıkarabilmelisiniz. Prag’ın en güzel zamanı bana göre ilkbahar ve sonbahar ayları. Bu dönemlerde hem hava biraz daha ılıman hale geliyor hem de kalabalık azalıyor.
HER YER YÜRÜYÜŞ MESAFESİ
Prag’da gezilecek yerlerin neredeyse tamamı yürüyüş mesafesinde, o yüzden hiçbir detayı kaçırmadan şehir turu yapma şansı bulabilirsiniz. Nehrin her iki yakasında muhteşem güzellikler var, önce onları keşfedebilirsiniz. Ben şehrin derinliklerine dalıp kaybolmayı seviyorum. Böyle estetik bir şehirdeyseniz zaten yolunuzu kaybetmeniz de başınıza gelebilecek en güzel şey oluyor.
Prag’dayken en azından bir gününüzde çok erken kalkıp gün doğarken Charles Köprüsü’nde olmayı deneyin. Ya muhteşem bir gündoğumuna ya da beklenmedik bir sise denk gelme ihtimaliniz çok yüksek.
Prag’ın birçok sembolü var. Şehrin kalbi diyebileceğimiz Staromestské Námestí, yani Eski Şehir Meydanı
en iyi başlangıç noktası. Çünkü şehirdeki birçok etkinlik ya burada ya da hemen etrafında gerçekleşiyor. Ünlü Noel Pazarı da burada kuruluyor örneğin. Eski Belediye Binası, Tyn Kilisesi ve Astronomik Saat Kulesi görülecek yerler listenizin ilk sıralarında olsun. Her saat başı, biriken turist kalabalığı eşliğinde saatin içindeki kapaklar açılıyor ve hareket eden heykeller çan sesleriyle bir tur atıp geri içeri giriyorlar. Saatin olduğu kuleye çıkabiliyorsunuz ve buradan meydan ve şehir harika görünüyor. Aslında bu meydana açılan her sokağı gezmelisiniz. Kafeleri, birbirinden ilginç müzeleri, başta Bohemya kristalleri olmak üzere hediyelik eşya satan dükkânları sizi bütün gün oyalamaya yetecek.
Artık yolunuzu Charles Köprüsü’ne (Karluv Most) çevirebilirsiniz. Adeta bir müze gibi heykellerle süslü köprünün hem gündüzü hem gecesi her zaman hareketli. Üstelik şehirle özdeşleşmiş en önemli noktalardan biri. Kenti diğer yakaya bağlayan köprüden geçip sağ tarafa döndüğünüzde ünlü Kafka Müzesi’ne varıyorsunuz. Müzenin biraz ilerisindeki parktaysa şehrin başka bir sembolü olan kuğuları görebilirsiniz. Prag’ın en dar sokağını da yine bu cadde üzerinde bulabilirsiniz.
EN GÜZEL MANZARA
Tüm ihtişamıyla Prag Kalesi bir tam gününüzü hak ediyor, vaktiniz yoksa yarım günde hızlıca gezebilirsiniz. Yol üzerindeki St. Nicholas Kilisesi gibi büyük kiliselerin çoğunda akşamları konser oluyor. Küçük bir ücretle izleyebileceğiniz konserlerin programını kiliselerin girişinden öğrenebilirsiniz. 570 metre uzunluğa sahip bu yapı ‘Dünyanın en uzun kalesi’ olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Şimdilerde devlet başkanına ev sahipliği yapıyor. Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, zindanları, küçük oyuncak müzesi, parkı, kafeleri ve seyir terasıyla kalede görecek çok şey var. Bu yakadayken şehrin en güzel manzarasına sahip Letna Parkı ve içindeki Metronom’u ziyaret edin. Kampa Bölgesi’ndeki Lennon Duvarı’nı ve Petrin Tepesi’ni de mutlaka keşfedin.
GÖRMEDEN VE TATMADAN DÖNMEYİN
Şehrin ortasından akan Vltava Nehri’nin üzerindeki Karl Köprüsü’nden geçin ve Kampa Bölgesi’nin ortasındaki Kampa Adası’nda kısa bir mola verin. Sonra da Dans Eden Ev, Ulusal Tiyatro Binası, şehre yayılmış Černy heykelleri, Wenceslas Meydanı, Rudolfinum, Yahudi Mahallesi, KGB Müzesi, Klementinum (Ulusal Kütüphane), Ulusal Müze, Opera Binası ve lüks mağazalarıyla ünlü Pařížská Caddesi sizi bekliyor. Sokaklarda sıkça göreceğiniz trdelnik tatlısının tadına bakmayı da ihmal etmeyin.